"Deleuze'ü dinlemiş olup da onun dile düşkünlüğünü anımsamayan biri var mıdır? Ve görünüşte önemsiz olan bu düşkünlü-ğün altında tüm bir 'içerilmiş ayrışma' 'tekseslilik' ve 'göçebe dağılım' felsefesinin temelinde yatan bir jestin yorulmak bilmeden ve neredeyse algılanamaz biçimde anımsatıldığını duymamak mümkün mü? Diğer yanda yazılar da her yerde aynı ısrarlı uyarıya tanıklık etmekteler: kavramları eğretilemeler sanmayın öyle görünseler bile öyle değildirler; anlayın ki bizzat eğretileme sözcüğü felsefede hem yandaşlarının hem de hor görenlerinin düştüğü bir tuzaktır bir sahte-kavramdır ve tüm bir 'oluşlar' sistemi ya da anlam üretimi sistemi bu tuzağın çürütülmesidir."
Deleuze Sözlüğü'nde her madde bir ya da birçok alıntıyla başlıyor. Bunlar çoğunlukla kavramların tanımından ziyade ilişkili oldukları sorunlara göz atış ve onları çevreleyen söz dağarcığına ilişkin bir önduyum niteliği taşıyor. Başlangıçta karanlık görünen bir cümle sözcüklerden oluşan bir krokinin rehberliğinde giderek aydınlanıyor. Belki de yine François Zourabichvili'nin dediği gibi "Bizim önerdiğimiz Leibniz'in söylemeyi sevdiği gibi ama Deleuze'ün de Whitman üzerinden söylemiş olduğu gibi bir dizi "numune".