Hasretler girdabına kapılmış gibiyim. İçim kavuşulmaz özlemlerle dolu. İçimi yakan mavi rengin her tonu artık bana
sonsuzluğu simgeliyor. Denizler gökyüzü...
Yüreğimdeki bu ateşi yakan mavinin turkuaz tonu hayalimde belirince kanat takıp gökyüzünün sonsuzluğuna uçasım geliyor. Sanki mutluluk orada sanki yüreğimdeki susuzluğa çare bir uçsuz bucaksız boşlukta. Ben hep kavuşulmayan tutkularla eridim. Karşılıksız habersiz sessiz içe kapanık duygularla eridim tükendim. Ama bir sonsuz yok oluş yürekte dibi görünmeyen bir derin uçurum oluyor. İnsan kendi içindeki bir boşluğa düşer gibi oluyor. İşte mavinin sonsuzluğu bir çare gibi geliyor hüznüme. Uzaydaki yer çekimsiz astronotların boşlukta dönüşleri gibi kendimi uzay boşluğunda hisseder gibi oluyorum.
Leyla'sını arayan Mecnun'un bastığı ve geçtiği yeri bilmeden yürüdüğü gibi gözüm bir şey görmüyor. Yüreğimi görünmez
ateşle yakan gözlerimi yağmur yüklü bulutlar gibi dolduran bir duyguyla bürülüyüm yalnız. Yüreğim bana dar geliyor. Göğüs
kafesimi aşıp genişlemek istiyor sanki. Gözlerimi gökyüzünün sonsuzluğuna dikip sonsuzluğu düşünüyorum. Ölümü de aşan
ölüm ötesi bir sonsuzluğu bir ebediyeti düşünüyorum. İşte öylesine sönmez öylesine ölümsüz ki yüreğimdeki bu ateş.
İşte öylesine dünyaya sığmayacak kadar geniş ve büyük ki...