İnsanlar arası haber alma ve haber ulaştırma işlemlerinin kökenleri insanlık Tarihi kadar eskidir. Zira insanoğlu hem fıtrattan getirdiği özellikler hem de yaşamlarını devam ettirmek için muhtaç oldukları etkileşim maddi manevi alış-veriş iletişim ve güvenlik sebepleri ile imkânlar ölçüsünde çeşitli yolları kullanarak sürekli bir haberleşim içerisinde olmuştur.
Bazen yaşamsal olanaklarını daha ileri noktalara getirebilmek bazen mevcut hayatiyetlerini devam ettirebilmek için gerek kendi toplumları içerisinde gerekse civar toplum ve devletlerle sürekli bir haber alma ve haber ulaştırma ağına ihtiyaç duymuşlardır. Bu nedenle farklı zaman ve şartlarda değişik usullerle haberleşme şekilleri oluşturmuşlar ve bu hayatî ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır. En ilkel toplumlardan en modern toplumlara ve devletlere varıncaya kadar tüm insanlık tarihi bu konu hakkında örneklerle doludur. Ciddi güvenilir hızlı ve anlaşılabilir bir haberleşme sistemine sahip olan toplum ve devletler varlıklarını devam ettirme ve her sahada ilerleme imkânını elde etmişlerken haberleşme alanında zayıf kalan toplum ve devletler ise varlıklarını uzun süre devam ettirememişlerdir.
Devlet ve milletler için bu denli hayatî bir önemi hâiz olan haberleşme konusu ulaşılan kültür ve medeniyetin de en temel etkeni durumundadır. Bu sebeple İslâm Kültür ve Medeniyetinin temellerinin atıldığı ilk dönemlerde haberleşmenin durumu son derece önem arz etmektedir. İlk Dönem İslâm Tarihi çalışmaları içerisinde maalesef özgün bir çalışma ile bu konunun aydınlatılmamış olması bizi bu çalışmaya sevk etmiştir.