Altıncı yılın son sayısına İsveçli fotografçı Anders Petersen'le başlıyoruz. Gazeteci Jim Caspers'in tanımıyla "Neredeyse hepsi şehirlerin eteklerinde veya gecenin karanlığında karşınıza çıkabilecek insanlar ve yerlerle olan kendi deneyimlerinin bir günlüğüymüş hissi uyandıran" karelerinin yer aldığı 20'den fazla yayımlanmış kitabı olan Petersen'le 'ötekilerin' arasında tedirgin olmadan dolaşacaksınız.
Magnum Photos üyesi Nikos Economopoulos'un Türkiye izlenimleri aslında Balkan coğrafyasında yaptığı uzun yolculuktan bir kesiti içeriyor.
Economopoulos fotoğraflarının hem biçiminde hem içeriğinde çelişik duygularında ortak kimliğin parçalarını açık bir amaçla olmasa bile biraraya getirmekteki ateşli ısrarında hep "Balkan çelişkisi" olarak tanımladığı saplantılı bir durumun etkili olduğundan söz ediyor. (Economopoulos'un bu serisi "Balkanlarda" adıyla Fotografevi Yayınları'ndan kitap olarak Mayıs 2007'de yayımlandı.)
Polonyalı fotoğrafçı Justyna Mielnikiewicz'in "Paylaşılan Kederler - Parçalanmış Hatlar"ı yine bize yakın bir coğrafyadan Kafkaslardan geçiyor. "Olağanüstü bu yerde ne denli özenle incelesem de sonuçta hep elimde yanıtlardan çok soruların biriktiği sürüp giden bir keşif" diyen Mielnikiewicz 2002'de Tiflis'e yerleşerek Ermenistan Azerbeycan ve Gürcistan ile Abhazya Dağlık Karabağ ve Güney Osetya bölgelerini kapsayan uzun soluklu Güney Kafkasya projesine başlamış. Günümüzün kanayan bölgesinde geçen öykü 2009'da Gürcistan ile Rusya arasındaki savaşın bitiminden bir yıl sonra tamamlanıyor.
Yine Magnum Photos'tan Martin Parr var sırada. Yazısında "Soyluluk geleneğinin kurumsallaşmış ülkesi İngiltere'nin sokaklarında bir antropolog gibi dolaşıyor makinesini insanlara yöneltiyor ve her deklanşöre basışında ayrıntılara bakıyor bedeni irdeliyor bedeni saran nesnelere dokunuyor" diyen Edward Ruch Parr'ın fotoğrafları yeniden keşif yapılacak metinler olarak inşa ettiğinin altını çiziyor.
Bir başka İngiltere fotoğrafçısı Simon Wheatley objektifini yine İngiltere'ye ama bu kez "isyankâr" Lambeth Walk'a çeviriyor. Günümüzde 1970'lerde Viktorya döneminin altları dükkânlı sıra evlerinin yerine yapılmış yüksek apartman bloğunun gölgesinde kaybolmuş olan ve giderek yoksullaşan bu mahalle Wheatley'in anlatımıyla "Yukarıda yürüme yolları ve uzun gizli koridorlarla ürkütücü suç labirentleri oluşmuş gergin bir sessizlik sidik kokuları ve duvar yazılarıyla bezeli" bir halde.
İtalyan Claudio Orlandi'nin fotoğrafları tıpkı hareketin hızıyla mesafe ve uzamın bulanıklaşmasında olduğu gibi "hem bulmanın hem yitirmenin yalnızlığında ışık izleri arasında tonlamalar eklemelerle ufuklara doğru akan buğulu yok oluşların tuttuğu yolu yakalıyor." Francesco Giulio Farachi'ye göre bu "Durgun yaşantımızda aracın penceresinden akıp giden dünyayı seyrederken duyulan nefes alıp verişin sesi."
Son olarak Genç İz sayfalarımızda Fırat Aksoy'un Ortaköy meydanına kurduğu aynalı sette gerçekleştirdiği projesi var. Aynanın fotoğraflardaki işlevi katman yaratmasının yanı sıra İspanyol ressam Diego Velázquez'in "Nedimeler" adlı eserine bir gönderme olduğunu söylüyor Aksoy: "Fotoğraf makinesi kayıt edebileceği alanın dışında sağında solunda olan her şeyi kadrajın içine alıyor bu sayede fotoğraflarda dairesel bir yapı kurmasını sağlıyor ve nesnenin kendini düzlemde yeniden çoğaltmasına neden oluyor."