Başından beri varlığı varoluşu zamanı ve mekânı kendi kapalı fenomenalitesinde sorgulayan bir şiirsel kuruyor Celâl Soycan. Mülkiyetin seküler aklın ve hırsıntüketici dilin savurduğu insan merhametin ve vicdanın esirgendiği bir dünyaya sürtünerek ve dip-sorularla kıvranıyor. Bu nedenle öncelikle Dil'i ve bu Dil'le kurgulanmış Hayat'ı sorunlaştırmak gerekiyor.
Şiir şimdilik bunun için biricik köklü olanak. İnsanın ideolojik politik zihinsel ve duyusal dönüşümü için verili dilin işaretlediği kavramları değerleri ilişki biçimlerini yerinden etmek gerekiyor. Ölüm ve Aşk öteye ve beriye dair bütün insanî dolayımı soğuran iki büyük karadelik. Celâl Soycan bu şiirleriyle Ölüm'e değil ama Aşk'a sürtünerek olabildiğimiz şeyler üzerinden kendilik ötekilik susturulmayenilgi arzu çocuklukzaman mekânkötülük ve inanç Tanrı ve acı umut ve yara inanç ve şiir ekseninde işleyen bir poetik nabız kuruyor.
Elbette şiirin merhametine ve Dil'in vicdanına sığınarak...