Fotoğrafa ilk başladığım yıllarda fotoğraf makinesinin iyi bir fotoğraf elde etmek için en önemli araç olduğuna inanırdım. Hatta o günlerde çok ünlü olan bir fotoğraf makinesini aldığım takdirde benim de özendiğim fotoğrafçılar gibi güzel fotoğraflar çekebileceğimi düşünürdüm. Aslında bilginin bu kadar yaygın olmadığı o yıllarda akranlarımın da düşünceleri benimkinden çok farklı değildi.
Çok uzun süre bu amaç uğruna para biriktirip o fotoğraf makinesini aldıktan sonra çektiğim fotoğraflarda önemli bir değişiklik göremeyince hem kendimi hem de fotoğrafı sorgulamaya başladım. Bulabildiğim kaynaklardan okumalar yaparak nerede yanlış yaptığımı bulmaya çalıştım. Bu sorgulamalarıma rağmen ışığın bir fotoğraf üzerindeki etkisini ancak akademik eğitim aldığım 90'lı yıllarda öğrenebildim. Işığın obje üzerindeki aydınlatmayı sağlamasıyla birlikte formu da oluşturmasını örnek çalışmalarla ve eğitim süresinde çekmiş olduğum ödevlerle daha da zihnimde oturdu.
Özellikle doğal ışığın kontrolünün yapay ışıktan daha zor olduğunu öğrendiğimde fotoğraf adına kafamda binlerce ışık yandı. Yapay ışığın kontrolünün de aslında anlatıldığı gibi zor olmadığını öğrendiğimde de yapay ışığı daha fazla kullanır oldum. Bu nedenle gerek doğada gerekse stüdyoda doğru ışığı kullanan fotoğrafçının iyi fotoğraf çekebileceğini artık daha iyi biliyorum.