İslâmî ilimler tasavvuf dil edebiyat ve şiir sanatları alanında ciddî eserler kaleme almış olan Nûreddin Abdurrahman Câmî her şeyden önce bir şair olarak adını ölümsüzleştirmiştir. Sebk-i Hindî dönemi öncesinde yetişen son büyük şair olduğu için klasik Farsça şiirin son şairi (hâtemü'ş-şuarâ) olarak nitelenen nesir ve nazım alanında onlarca kitap ve risale kaleme alan ve eserleriyle şöhreti Hindistan'dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyaya yayılan Câmî gençlik orta yaş ve yaşlılık dönemleri şiirlerini üç ayrı divanda bir araya getirmiş ayrıca büyük mesnevi şairleri Nizâmî ve Emîr Husrev Dihlevî'nin oluşturduğu "hamse" geleneğini geliştirerek yedi mesnevi kaleme almış ve bu mesnevi külliyatına Heft Evreng adını vermiştir.
Heft Evreng'in dördüncü mesnevisi olup amelî ahlak ve tasavvuf konularını içeren "Subhatu'l-Ebrâr" "iyilerin teşbihi" veya "iyilerin zikri" anlamına gelmektedir. Bu mesnevi Camî'nin özellikle şekil bakımından en özgün sayabileceğimiz mesnevisidir. Çünkü şair bu manzumesini diğer mesnevilerinin aksine hiçbir şairi örnek almadan yazmıştır. Bu eserde kullanılan vezin de Câmî'den önce hiçbir şair tarafından bir mesnevi yazımında kullanılmamış; ancak Emîr Husrev Dihlevî Nuh Sipihr adlı mesnevisinin sadece birkaç beytinde bu vezni kullanmıştır.
Toplam 2875 beyitten oluşan ve Timurlu padişahı Sultan Hüseyin Baykara'ya ithaf edilen Subhatu'l-Ebrâr tevhid naat padişaha övgü ve öğüt telif sebebi gibi kısımlardan sonra "Ikd" adı verilen kırk bölümden oluşmaktadır. "Ikd" gerdanlık boncuk ve tesbih taşı gibi anlamlara gelmektedir. Her bölümde dinî ahlâkî ve tasavvufî bir konu işlenip bir hikâye ile pekiştirilmiştir.