Aşk sigara gibiydi... Ama erkeğinin içtiği sigarayı hiçbir zaman dudaklarında hissedemedi yazık ki! Sadece dumanıyla yetinmiş izmaritler basılmasına izin vermişti tüm vücuduna. Pasif içtiği aşkla verem olmuştu sonunda fazladan bir izmarit daha basılacak yer kalmadığında.
Güzeller güzeli Damla... Öylesine özverili öylesine almadan vermeyi erdem bilip öylesine karşılıksız sevmişti ki hep daha fazlasını istemişlerdi. Nasılsa hiç gitmeyeceğini düşünmüşlerdi. Ama sonunda her kadın "kendinde kalmak" için gitmez miydi?
Ve Mehmet... Son ukdesiydi yaban aşkların tırnak izleriyle eskiyip yenileyemediği bedeni. Biliyordu bir gün dualarındaki kadının el ayasıyla sevip aşındıracağını zamanla kapatacağını vücudundaki tüm yaban çiziklerini. Birinin kimsesi yoktu diğeri kalabalıktı. İkisi de çok yalnız sayılarsa yalnızlığa faydasızdı.
Erkeğin duaları kadının masalları vardı. Bir gün dualardaki kadın masallardaki erkekle karşılaştı. Kadın ne kadar masumsa erkek o denli günahlıydı ama ikisi de saf âşıktı. Kaderse dualarda saklıydı! Ve erkek son kez Allah'a sığındı. Âşık olduğu kadının teniyle arlanmış avuçlarını açıp yalvardı "Ey Tanrım! Bu aşkı da veresiye bahşettiysen alacak defterinde kapanmayı bekleyen bir hesap daha kalmışsa bunu o gelmeden tahsil ettirmeliydin şeytanına. Affet! Artık çok geç!
Ona duyduğum aşk kıyas götürmez hiçbir mukadderatla."