... "Entelektüelin siyasi işlevi nedir" sorusuna verilecek cevapsa kaçınılmaz olarak entelektüelin iktidarla kitlelerle ve toplumsal hakikatle ilişkisine dair ayrıntılı bir analiz gerektiriyor. Foucault'ya göre on sekizinci yüzyıldan beri Batılı entelektüel kendini hep evrensel bir hakikatin sözcüsü olarak görmüş ve iktidara karşı yapılan siyasi mücadelelerde bu hakikati bilmeyen kitlelerin bilinci vicdanı ve öncüsü olmaya soyunmuştur. Oysa artık entelektüelin başkalarına ne yapmaları gerektiğini söylemeye hakkı yoktur çünkü kitleler kendileri için neyin iyi olduğunun bilincindedir. Üstelik geleneksel entelektüellerin çoğu zaman bilimsel bir söyleme dayanarak ortaya attıkları toplumsal siyasi ekonomik kehanetler gerçekleşmediği gibi verdikleri sözler de yerine getirilmemiştir.
Ama Foucault'nun bu eleştirisi entelektüelin önderliğinin tarihsel sonuçlarından duyulan bir hayal kırıklığından ibaret değil. İktidar hakikat bilimsellik gibi kavramların radikal bir biçimde yeniden düşünülmesine dayalı olan ve siyasi anlamda yepyeni bir entelektüel anlayışını getiren karmaşık bir teorik eleştiri.
Entelektüelin Siyasi İşlevi Batı'da çok geniş kapsamlı tartışmalara neden olan bu yeni entelektüel anlayışının arkasındaki hakikat ve iktidar analizlerini bir araya getiriyor. Tüm toplumu kuşatan iktidar ilişkilerinin yeni tahakküm biçimleri yaratmadan nasıl değiştirilebileceğini düşünmek isteyenler için...