Hayat bir bağlama telleri kopmuş perdeleri değişmiş
Notaları çılgınca bir türkü çalar mızrabı kör plastik
Gökyüzüne bakınca göremediğim mavilikler nerede
Oysa düşlerimde üzerime taş atan küçük çocuklar
Diyarbakır'da Şırnak'ta Batmanda sessiz şark türküleri
OHAL 'in verdiği akşam haberlerinde taciz ateşleri
Gece devriyelerinde panzerin horuldayan sesinde
Hala dokunduğu yerde ellerinin izleri titrer
Polis Bayramında Çermikten Haniye sürgün giden
Mayınlar eşliğinde bir ilkokulun çıkış günlüğü gibi
Babam sanki askere uğurluyordu oğlum Allaha emanet
Baba ben hiç polis olamadım ki diyordu gözlerim
Gece karanlık çöker hani gecelerine ıssız sokaklar
Nerden geleceği belli olmayan birazdan kopacak sanki
Bir kalleş sesi ile çocuk uykusunda ki masumiyetim
Baykuş tepede iki biranın ucuna hapis olmuş gibi
Kör kütük sarhoş lanet olasıca derdim...
Bugün sessiz şairliğimi bozuyorum namertlere karşı
Kalemim kırılsın beyaz defterler karalansın artık
Bir yıldızsız gecede nasıl olurdu lastik yanığında is kokusu
Bekir Dursun ve Niyazi'nin askerlik anıları yeterdi
Bir şark türküsü çalardı cızırtılı polis radyosunda
Polis Marşı ninnisinde sabah ezanına varmak oysa
Aynasız düşüncelerim eksiksizce infaz edilirken
Yargılıyorum nefsimi sevemediğim şark güneşine
Oysa güneş burada doğudan doğuyordu her sabah
Batıdan batarken kederlerini üzerimize serpiyordu
Sabah Traş olduğun berber akşam mermi oluyordu
Kurşun sıkıyordu Polis Lojmanlarını hedef alıyordu
Tertemiz soyutlanmış güneşin helal yüzüne bakışta
Aldanma diyordu içimden bir ses haykırırcasına
Doğan güneş gecenin ayazını kırıyor ve apaçık...
Çıkarıyordu gecenin sessizlik ve pisliğini.