İlk sözü Merhaba alır. ''Nereden başlasam ki? Kolum bacağım yara bere içinde. Bunca yıl el üstünde tutulurdum insanın bulunduğu her yerde birbirini tanısın tanımasın karşılaşmalarda herkesin ilk sözüydüm ben. Dostça bakan iki gözün sevgiyle aralanan iki dudağın arasından sıcacıkça süzülüverdim yüreklere. ''Merhaba!'' diyerek selamladı topluluğu. Şimdi bir çoklarının gözlerinin içine bakıyorum görmezlikten geliyorlar beni. Geçenlerde iki genç arkadaş sokağın başında karşılaştılar. Koşa koşa gittim yanlarına şimdi benim adımı ünleyecekler diye. Burunlarının dibine dibine girdim. Nerdeee görmek adımı anmadılar bile..''hay!'' Çok kızdım. Alındım.. İsyan ettim. Gelip geçenlere merhaba dedim. Duymadılar bile. Neyimi beğenmiyorlardı da unutmak istiyorlardı beni.. Şu şımarık züppe ''hay!'' sözcüğünü neden bana yeğliyorlardı.. Oysa dudak bile kımıldatmadan hızla güvelenen o yabancı sözcükle benim insanlarım birbirinin gözlerine bakmaktan uzaklaşıyorlar. Nasıl kan ağlamaz içim... Haa birde meraba diyerek kolumu kesenlerden dertliyim.. her şeyi kısaltmak zorundalar mı? Kolunu-bacağını kesip beni kısaltmaya çalışırlarken anlamını bozduklarının farkında değiller mi?