Bu kitabın yayınevine verildiğiAralık 2011 ile "Arap Baharı" adı verilen ancak Arap Dünyası'nı "Kışadöndüren" hareketin başlangıcı arasında bir yıl bile dolmamıştı.
Bir yıla yakın sürede Tunus'ta rejimdevrildi. Orta Doğu'nun ve Arap dünyasının saygın diye bilinen liderlerindenHüsnü Mübarek 30 yıllık "Cumhurbaşkanlığı Saltanatı"nın ardından koltuğunubırakarak parmaklıklar içerisinde yargılanmaya başladı.
"Eşitlik ve bağımsızlık" söylemiyleLibya'da yola çıkan Muammer Kaddafi 42 yıllık "Sosyalist Saltanatı"nın sonundayaralı yakalanıp yerlerde sürüklenerek vahşice katledildi. Kendisini öldürenLibyalı gençlere "Yapmayın ben sizin babanızım!" demesine rağmen...
Arap Baharı daha pek çok Arap ülkesindemevsimi değiştirmek için çarkını döndürmektedir. Bunlar içerisinde KuzeyAfrika'nın Fas ve Cezayir'i yanında Yakın Doğu'daki Lübnan Ürdün ve KörfezÜlkeleri de var. Tüm bu ülkelerdeki sosyolojik gelişmeler ve rejimdeğişiklikleri hem küresel güçler hem de bölgesel güçler tarafından dikkatleizlenmektedir.
İslam dünyasının bir parçası olan Türkiyede millî çıkarları ve güvenliği için bölgedeki gelişmelerin hem kendibünyesinde hem de anılan ülkelerde sancısız atlatılabilmesine yardımcı olmayaçalışmaktadır.
Ancak içlerinde Türkiye'yi uzun bir süreikilemde bırakan üstelik son yıllarda "en yakın dost!" ülke denilebilecekSuriye rejimi ile köprüler atıldı. Arap Baharı'nın yaşandığı tüm ülkelerdekigelişmeler önemli olmakla birlikte söz konusu Suriye ise bir başka ihtimamıgerektirmektedir.
911 km'lik ortak sınır sınırların ikitarafındaki güçlü akrabalık ve aidiyet bağları terör ya da olası bir "ajandevlet" kurulması riski muhtemel bir iç savaşın bölge istikrarını tehdit tehlikesiveya dış askeri müdahale gibi arzu edilmeyecek gelişmelere açık olmasıdolayısıyla Suriye kuşkusuz Türkiye açısından son derece önemlidir.