Gözümün önünden bir sürü bakış geçti. En mavisinde takılıp kaldım. Benimkisi oydu herhalde. Henüz küçüktüm öyle bakan birileri daha bulunur sanmıştım. Hesapta büyümüş halim küçüklüğüme kızdı. Her tarafı kaybolsa defterimin yalnızca o sayfası kalsın istedim. Görünmeyen otobüs gidemezdi benimkine hayatın radarı tarafından asla görülemeyen tarifesi belirsiz bir uçakta kendim için bir koltuk düşledim. Ufaklık hayatın kontrol kulesinden doğru tuhaf bir laf edip beni yere indirdi sonra. "Öyle aşk kalmadı artık" dedi. "Belki de Sebebim geçen iki bin yılın ardından yeryüzünde yaşayan son aşktır. O da ölünce biter hepsi." Ufaklığın hipotezi metalik gri renkli milenyum geyiklerinden biri miydi yoksa hadisenin gerçekten alacakaranlık bir boyutu mu vardı o an için bilemedim...