Mecnun bir gün bir köpeği okşamakta öpmekte önünde yanıp erimekteydi. Etrafında eğilip bükülerek onu ululayıp ağırlayarak dönüp dolaşıyor ona saf şeker şerbeti veriyordu.
Birisi dedi ki:
"A ham Mecnun bu yapıp durduğun şey ne delilik ne sersemlik köpeğin ağzı daima pis şeyleri yer. Ardını bile diliyle temizler."
Köpeğin ayıplarını bir hayli sayıp döktü. Zaten ayıp gören bilinmeyen âlemin kokusunu bile alamaz.
Mecnun dedi ki:
"Sen baştan başa şekilci yaklaşıyorsun. Gel de benim gözümle bir bak! Bu köpek bence Tanrı'nın bir çözülmez tılsımıdır. Bu köpek Leyla'nın mahallesinin bekçisidir. Onun gözleri Leyla'yı gören gözler onun ayakları Leyla'nın bastığı yerlere basan ayaklar. Ben böyle gözleri nasıl öpmem böyle ayaklara nasıl yüz sürmem."