Ayrımcılığın sürdüğü kuraklığın arttığı yollar boyunca teskin edici maddelerin havaya püskürtülerek herkesin "uyuşturulduğu" devlete ekonomik getiri sağladığı için bütün yetişkinlerin zorunlu organ bağışına tabi tutulduğu bir yakın-gelecek zamanda Mine ve Tuncay'ın yaşadığı bıçak sırtı ve tuhaf bir aşk... Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Siyah Koku Gülayşe Koçak'ın korku ve güven duygularını temel alarak; sahicilik unutma hatırlama farkında olma kavramları çerçevesinde ördüğü bir roman.
Nazire Halam aniden kaldırıyor kafasını; birden canlandı yanakları kızardı: "İşte! Benim de kafamın içi aynen amcanın evi gibi!" diye bağırıyor nereden aklına estiyse "Havalandırın şu evi diye bağırmak istiyorum! Benim kafamın içinde de aynı o boğucu sidik ve naftalin kokusu... Kurtulayım istiyorum geçmişin bütün çöplerini taşımaktan çok yoruldum. Açın pencereleri! Atın çöpleri dışarı! Temiz bir badana yapın oksijen girsin şu eve bunu istiyorum. Ama işte..." Birden omuzları çöküyor "Korkuyor insan..."
"Neden?" diye fısıldıyorum. "Neden halacığım?"
"Yavrum... İnsan galiba çöplerine bağlanıyor. Korkuyorsun. Oksijen ya çöplerin varlığını unutturursa?"