"Binlerce kelime arasında yazdığım tek kadın ismi sensin..."
"Kahve yapmanın sanat olduğunu öğrendim.
Elimin yazmaya gitmediği kelimelerimin olduğunu keşfettim.
Oysa vadem dolduğunda gözlerinde ölmek istemiştim.
Tek bunu diledim...
Bir kadının ismine ilk kez yazarken okuduğunda o güzel gözlerini kirletmek pahasına yazdıklarımı her sabaha karşı gönderirken.
Vardığım anda yoksun dünyayı güldüren gülümsemen yok. Adımlarının izlerinde kaldırım taşlarına baktığımda ışık da yok.
Sen yok ben yok her şey sen... Sen derken oldukça ciddiyim.
Başıma gelen tam da bu işte.
Yokluğun yoksunluk lanet bir boşluk.
Ötesi yok..."
Genç bir kızın ansızın kaybolan babasının yazdığı eski mektupları bulmasıyla başlayan hikâye kızın mektuplardaki aşkın izini sürmesiyle devam eder. Genç kız mektuplarda tanımadığı babasını değil âşık bir adamı bulacaktır. Karakterleri isimsiz olan öyküde yazar yaşadığı bir aşktan yola çıkarak o günün 20 yıl sonraki yansımasını edebiyat dünyasında denenmemiş bir kurguda anlatıyor.
Siyah bantlarla kapatılan cümleler okuyucuyu hayal gücünü sınırlamadan kitabın içine çekiyor. Okur kendi aşk anlayışıyla yaklaşımıyla ve yaşanmışlıklarıyla cümlelere eşlik ediyor.
AŞK neydi..?
Bir şeyin kısaltması...
Şiddetli kalp ağrısı...
Değişken ruh hali...
Bir hastalık...
Bir tutku...
Bir vazgeçemeyiş...
Aşk tanımsızdı ve çok özeldi. İşte aşka duyulan o sonsuz saygının hatırına "Bir Aşk"ın mektuplarının bir kısmı saklı kalmalıydı...