AYRILIKLA YANAR CAN
Sen bakmaya yeminli bakışları takarken peşime
Çaresizliğin gürültüsüyle bakardın
İçilen kızılcık şerbetinin kalbe akması
Gün ferinin doğduğu sanılan anlardı
Yasakların biçtiği sarı duvarların gölgesinde
Biz çok dolaşacaktık güneşin girdiği sokaklarda
Sevginin mihrabına adım adım yükselirken
Huzur yarım göründü vaktin darlığında
Zaman yıkıp geçti ısınan yürekleri
Vuslat anlarını çalıp gitti elimizden
İç çekmeler geçerken üzerimizden
Ölmeyecekti kalp ağrımız...
İncitmişliği kestirip alsaydık kaderden
Yaşatacaktım seni
Gök gürlemelerin başkaldırdığı anlarda...
Teslim olmak varsa bükük yürekte
Ayrılıkla yanar can
Ziyan
Eskiyen Eylülde sevgi adına ise
Bıçkınlık
Büyük dağların yamaçlarında kalır saklı
Su birikintisi kadar yaşanan mutluluğu
Anılara yoldaş yapmak biçilmiş yazıydı
Ağlarımı salmışken hüzzam gölüne
Tepinen kalp
Dur durak bilmezdi
Kesik vakit ötesinde
Ölümsüz yalnızlıkta sevgi yorgunken
Bilinmeyenin sonunu bekler biçare
Aslında
Bilirim ki
Darağacına çoktan asılmıştı
Gülen aynaların baharı
Biraz daha yakınlık doğsaydı zamanın gölgesinde
Bağdaş kuramazdı yürekte ayrılık
Ümit avare boy göstermezdi dağımızda
Deniz karanlığı yıkar alırdı
Bağrımızda yanan ışığın büyüsüyle
Ama
Mevsim bahar değildi DİLARA...
Sevilay ÇARTIK