Türkiye sınırsız finanslaşmanın ölçüsüz yabancılaşmanın kontrolsüz sermaye hareketlerinin serbestçe at koşturduğu açık ve denetimsiz bir ekonomik yapıya mahkûm mudur?
Piyasalar gizli bir el vasıtasıyla kendi kendine dengeye gelip yolunu bulabilir mi? Karları özel sektöre zararları ise kamuya yıkmak serbest piyasa ekonomisiyle bağdaşır mı?
Üretim yerine tüketim tasarruf yerine borçlanma ve imalat yerine ithalat sürdürülebilir mi?
Türkiye kırk katır mı kırk satır mı ikilemi ile bizzat IMF ve yabancı kuruluşlar eliyle 2001 yılında göz göre göre önce devalüasyona sonra da tarihin en kötü ve ağır ekonomik bunalıma sürüklendi.
Türkiye ve Türk milleti üzerinde bu ekonomi politikalarıyla eş zamanlı yürütülen asimetrik psikolojik harekât şiddetini arttırarak sürdürüyor.
Cumhuriyetin kurucu değerleri Atatürkçü düşünce sistemi ulus devlet üniter yapımız hatta Türkçemiz bile bu psikolojik harekâtın hedefinde.
Örümcek ağı sivil toplum medya vakıf dernek vb. görünümlü "etki ajanları" vasıtasıyla Türkiye üzerinde ağını örüyor ve genişletiyor.
Medya bu durumu geniş kitlelere empoze etmeye çalışarak Türk milleti adeta TV'ler kanalıyla her akşam "toplu ikna odalarına" alınıyor.
Laiklik karşıtı odak bir zihniyetin kuvvetler ayrılığını fiilen yok eden uygulamaları tele kulak şantajları ve muhalif avı ile birlikte sürdürülüyor.
İşte bu koşulları analiz eden büyük resmi ortaya koyan alternatif politikaları öneren özgün ve bilgiye dayalı fikir ve duruşa bugünlerde ihtiyaç var.
Ufuk Söylemez birikimi ve deneyimini teori ile pratiği net cesur ve anlaşılır biçimde bu kitapta ortaya koyuyor. Yazılarıyla yakın geçmişi bugüne taşıyor ve UFKUMUZU açıyor.
Emin Çölaşan