Deniz ve kitaplara olan tutkusuyla tanınan Jack London'ın önemli eserlerinden biri olan "Beyaz Diş" yalınlığı kadar derinliği de güce vurgusu kadar başkaldırıyı da yırtıcı yaban hayat kadar acımasız uygarlığı da eleştirel bir perspektifle temel izleğine oturtmuştur. Doğanın sert yasaları insanın inatçı doğasıyla kimi zaman örtüşmekte kimi zaman da çatışmaktadır. Roman bu çatışma içinde biçimlenen arzuları ve korkuları arasında gerilmiş bir ip gibi uçlarda gezinen karakterler üzerinden yaşamın var oluş tarzımızı görünür kılmaktadır.
Batıda ıssız bir ormanda zengin bir adamın cesedini taşıyan Bill ve Henry adında iki yoksul insan yaşam savaşı vermektedir. Zengin bir adamın cesedini altı köpekli bir kızakla taşımaktalar. Açlık ve soğukla baş etmeye çalışırken aç kurtlar da köpeklerini parçalar. Terslikler birbirini izler ve olaylar iyice kontrolden çıkar. Tek Göz adlı köpekle dişi kurdun beş yavruları olur. Sadece Beyaz Diş hayatta kalır. Romanın asıl macerası Beyaz Diş'in doğumuyla başlar ve o büyüdükçe doğayı insanları diğer hayvanları ve kendisini tanıdıkça romanın gerilimi ve ritmi sürekli yükselir.