Kavşakta rastladım ona. Bir harmani ve bir asadan başka bir şeyi yoktu. Yüzünde bir hüzün örtüsü; selamlaştık. "Evimi onurlandırın misafirim olun." dedim ona.
Benimle geldi. Karım ve çocuklarım kapıda karşıladılar bizi. Onlara gülümsedi. Onlar da hoşnut oldular bu Tanrı misafirinden.
Sonra hepimiz birlikte sofraya oturduk. Misafirin varlığı merakla karışık bir mutluluk veriyordu bize. Sessiz ve gizemli biriydi.
Yemekten sonra ocak başında toplandık. Ve ben gezilerini gezip dolaştığı yerleri sordum ona.
O akşam ve ertesi akşam pek çok hikâye anlattı bize. Benim burada kaydettiklerim kendisi yumuşak huylu geniş yürekli biri olsa da yaşadığı hikâyelerin acılığıyla iç daraltan hüznüyle beslendi. Bunun içindir ki bu hikâyeler onun teptiği yolların tozuyla ve gösterdiği sabrın bereketiyle yoğrulmuştur.