Türkiye 1683-1699 yılları arasındaki Osmanlı-Almanya savaşından sonra birçok kavmin ve birçok insanın sığınağı ve vatanı olmuştur. Bu Türkiye 1800'lerden sonra kitleler hâlinde vatanlarından kaçmak mecburiyetinde bırakılan binlerce Boşnak'ın da yaralarını saran ve onlarca gerçek vatan olan bir ülke olabilmiştir. Özellikle Osmanlı-Rus savaşından sonra oluşturulan Berlin Kongresi'nin kararları uyarınca Bosna ve Hersek'in Avusturya tarafından işgâli büyük bir korku ve karmaşaya sebep olmuş ve insanlar asırlık ana yurtlarını terk etmek zorunda kalmışlardır.
Elbette ki gidecekleri yer de Türk topraklarından başkası olamazdı.
Bu çalışma Boşnak göçlerinin sürekli ve acıklı boyutlarının yanı sıra bireysel ve ailevî kaderlerinin unutulmaya yüz tutmuş dünyasına da ışık tutmaktadır. Nefret edilen ve tehlikeli şartlardan kaçıp ülkeye sığınmak yâni göç etmek mânen ve maddeten hayata tutunmak için verilmiş olan mücadelenin encak birinci ve en zor olan adımıdır. Türkiye'ye geldikten sonra ise yabancı bir ortamda kendilerine ne kadar gibi bakılsa da yerleşmek iş kurmak gibi adımlar olağanüstü gayret ve sabır gerektirmiştir. Bu araştırma bu mücadelenin ayrıntılarını çarpıcı biçimde gözler önüne sermektedir. Modern dönemlerin göç ve göçmenlerin sosyolojisi gerek göç edenler gerekse göç alanlar açısından bir mekân değişiminin ötesinde yaşanmış olan derin bir zihin darbesini de yansıtır.
Fahriye Emgili bu çalışmasında Osmanlı Bosnası'nı inceledikten sonra Avusturya-Macaristan işgâli döneminde ve Yugoslavya Devleti'nde Boşnakların karşı karşıya kaldığı zulmü ve toplum mühendisliği çalışmalarının hedefi olarak yaşadıklarını ortaya koyarken yanı sıra da Boşnakların Türkiye'de yeniden kök salmaları hakkında fikir sahibi olmamıza imkân vermektedir. Bu kitabıni Türk tarihi açısından olduğu kadar Boşnakların tarihi bakımından da yeni bir ufuk açacağı kanaatindeyiz.