Birbirlerini çok seven ama kavuşamayan aşkları karşılıklı yazdıkları mektuplarla süren sonu ayrılıkla biten bir yaşam... Bir yanda hayatının en büyük aşkına tutulmuş bir kadın öte yanda polislerle tuzaklarla ve kadınlarla çevrilmiş bir erkek.
Onlar şiiri paylaştılar bir büyük aşkı acıları hasretleri umutları... Nazım hiçbir kadına Piraye kadar güvenmedi ona duyduğu sevgiyi başka bir kadında bulamadı. Şiirlere ve mektuplara döktüğü aşkı sevginin başyapıtı oldu. Nazım'ın yalnız Piraye'si yoktu bir de inançları vardı. O inanç ikisinin arasına kara bir duvar gibi dikildi ikisini de hırpaladı tüketti ayırdı. Sevgi narindir kırılgandır bu yüzden yetmedi çünkü egemen güçler ikisini ayırmaya kararlıydılar. Direndiler ama kaybettiler. Nazım yok olmamak için kaçtı ve kızıl saçlı bacısını terk etmek zorunda kaldı.
Nazım'ı ortadan kaldıramadılar ama aşkını bitirdiler; ikisinin dirençle sürdürdüğü savaşta kaybeden Piraye oldu. Piraye yalnız Nazım'ı sevdi ama en büyük acıyı da onunla tattı.
Nazım ve Piraye aşkının ilk kez yazılan bu romanı efsane haline gelmiş iki insanın umutsuz aşklarını kıskançlıklarını 1940-50 ve 60'lı yılların Türkiye'sini anlatıyor.