Mehmet Erikli kendisine yabancılaşmış insanın buhranlarını bir hastalığın keskin ağzında çırpınıyormuş gibi anlatıyor. Sokakların yalnızlığını taşıran kederi bir kalbin vezni gibi örüyor öykülerinde... Gerçek diye nitelendirdiğimiz yaşam onun kahramanlarının gözünde rüyaya evriliyor ve bu rüya gerçeğin yurduna dönüşüyor. Sanrılar belirsizlikler ve düş görümlüğü halleri... Gün ışığının değdiği yerlere bitişen sonbahar...
Zamanın kurulduğu insanların uyanmak için bırakıldığı ve yaşadığı (!) bu arkaik diyarın monoloğunu konuşuyor. Mehmet Erikli Bohem Apartmanı'nda oturuyor kuşkusuz... Ve orada bir Arjantinli duraksız şarkılar söylüyor...