Fatma Bacara Çağlayan'ın Aras'ın Kıyısında adlı bu kitaba topladığı öyküleri "toplumcu duyarlılığı" olabildiğince yüksek bir çığlık... Anadolu insanının özellikle de kadınının "özgürlüğe hasret" yaşamlarından aktarılan her yönüyle "gerçekçi" kesitler son derece naif ve bir o kadar da can yakıcı...
"Gönülsüz gelinler"in "Almancılar"ın "kumacılar"ın "şıhlar"ın "mübaşirler"in ve daha nice insan yaşamlarının hazin öyküleri... En önemlisi de iktidarların devletlerin tüm baskı ve dayatmalarına karşın halklar arasındaki barış dostluk ve kardeşlik istencinin ne denli derin olduğunu bize duyurması... Örneğin bir Vali ile bir Ermeni'nin "Aras'ın kıyısında" balık tutarken birbirlerine sempatiyle yaklaşmaları ve:
"Geçmişe takılıp kalırsak geleceğe nasıl gideceğiz?" diye seslenmeleri...
"Aras durgundu. Sonbahar yağmurlarıyla henüz kabarıp coşmamıştı. Dostça akıyordu. Yanından kimlerin geçip gittiğinden habersizdi. Kıyısında ve bağrında birçok canlıyı barındırıyordu. Balıklar kaplumbağalar yılanlar kurbağalar ve daha nice su hayvanları; etrafında türlü türlü bitkiler kuşlar ördekler böcekler ve insanlar... Dost bir nehirdi Aras onun kapısı herkese açıktı. Görkemine de bu yakışırdı. Nehirler kimsenin değildir. Onlar yeryüzünün mirası ve tüm canlılara armağanıdır."