Yazdıklarımı yollayıp okuttuğum tüm dostlarıma arkadaşlarıma "sağ olun beni sizler var ettiniz" demeden geçmemem gerek. Düşünceleri benim için çok önemliydi. İlk yazdıklarımı okuyup aklıma karpuz kabuğunu düşüren "Gezgin" şimdi Amerika'da yaşayan "Yeşim" eğer gözleriniz seğridiyse sizi andım. Önemliler. İrfandan bahsetmek için çok şey denedim. En iyisi kısaca "Eyy Zahit sana ne desem ki!" deyip bırakmak. Bir türkü vardır ki İrfan'ın Ey Zahit diye anılagelmesinin nedenidir. Sözleri Edip Harabi'ye ait türküyü kendine özgü sesi ile yumuşak yumuşak söyler. "Ey Zahit şaraba eyle ihtiram / İnsan ol cihanda bu dünya fani / Ehline helaldir na-ehle haram / Biz içeriz bize yoktur vebali" Kitabın adının "Çiğdem Pilavı" koyacağımı söylediğimde İrfan; "tipik bir köylü hoyratlığı var burada. Çiğdem koparılmaya kıyılamayan zarif saflık ve güzelliğin doğallığın sembolü olabilir ancak. Ayrıca baharın karlar arasından fışkıran cefakar ilk çiçeğidir. Dört gözle beklenen bu güzelliğe ağız sulandırmayı haksızlık olarak görüyorum." diyerek karşı çıkmıştı. Ben de isim olarak onu seçemedim. Yavuz Top bir ozana "baba ne yapıyorsun" diye sormuş. Ozan "kendime kendimin dedikodusunu yapıyorum" demiş. Bu yanıtı önemli buldum. İsim olarak seçtim.
Sessizce gülüyorum. İçim kıpır kıpır. Mutluyum.