"Bu kent bu mahalle bu sokaklar üstüne bastığım kaldırım taşları puslu bir ışık yayarak geceyi aydınlatmaya çalışan sokak lambaları yolun kenarındaki çöp bidonunu eşeleyen sarı bir kedi o anda Aşo'nun görmekte olduğu bir rüya parçası mırıldandığım tılsımlı bir dua arka balkonuma gri kadife bir kese içinde atılmış olan kokmuş yumurta ayna parçası sabun tuz kesme şeker ve pirinçten oluşan leş kokulu karmakarışık bir büyü telefonumu kaldırdığım zaman kulağıma gelen düdük sesi çantamda şakırdayan anahtarlarım içimde duyduğum bir fincan kahve içmek isteği hepsi bana aitti. Benimdi tüm bunlar. Yaşamımdı."
"Kimdim ben kimin nesiydim? Nereden gelmiş nereye gidiyordum? Şu gece karanlığında besbelli bir şeyler arıyordum ya neydi acaba aradığım? Önemli miydi ne aradığımı bilmek... Belki de hiç önemli değildi artık biliyordum bunu. Bir şeyi ararken bambaşka bir şey buluyor; tüm düşüncemi rüyalarımı veya umutlarımı yeni bulduğum bu şey üstüne odaklaştırıp yaşamaya devam ediyordum."
"Bütün bunların bana ait olduğunu artık biliyorum. Yataklarında uyuyan insanların rüyaları bana ait mırıldanılan dualar koparılan takvim yaprakları yatak yanındaki konsolların üstünde duran su bardaklarından içilen sular kimi uyku ilaçları pavyonda açılan bir şişe viskinin ilk kadehi bir telefon sapığının ahizeye kesik kesik soluduğu nefes. Karanlıkta yalnız kalmış bir türbe bir hastanenin gürültü ile çalışan jeneratörünün sesi bomboş bir stadyum ve yan yana duran eski otobüsler bir bardan dışarıya akan şuh bir kadın kahkahası... Hepsi benim. Benim hayatım bunlar."
Nazlı Eray'ın çarpıcı ve büyülü dünyasında sıradışı bir yolculuk Ayışığı Sofrası.
"Cevizin kabuğunu krp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder."
Gazâli