Çanakkale'de savaşan taraflar için siperin gerisi yoktu. Bir tarafta deniz öbür tarafta yalçın sırt; siper tam bir kapandı. Ölümün her an kol gezdiği bu siperler destanlaşan insan öykülerinin de mekânı olmuştu. Artık padişahı adına değil bilfiil kendi toprağı yurdu uğruna savaşan Osmanlı neferi için her siper vatandı. Anzak askeri ise Büyük Britanya İmparatorluğu'nu sorgulamaya başlamış o siperlerde yazdığı kahramanlık destanıyla uzak diyarlarda kimliğini oluşturmaya yönelmişti. Çanakkale'de savaşanlar ortak bir kaderi paylaşmıştı. Sekiz on yirmi metre uzaklıktaki karşılıklı siperlerde sürdürülen ölüm-kalım kavgası içinde birbirlerine saygı duymayı öğrenmişler; bu kader ortaklığı savaştan sonra kurulan dostluk ilişkilerinin de temellerini atmıştı.
Haluk Oral'ın yaklaşık 20 yıllık tutkusunun adeta iğneyle kuyu kazarcasına derlediği belge obje ve hatıratların bir ürünü olan bu kitap klasik bir tarih çalışması veya bir harp tarihi incelemesi değil. Odak noktasında Çanakkale Savaşı'nın can alıcı bölümlerinden birini oluşturan "Arıburnu Savaşları"ndan "insan manzaraları" yer alıyor. Yazar daracık bir sahil şeridinde ölüm ile hayatarasına çekilen o incecik çizgide iki tarafta şekillenen insan öykülerinin izlerini sürüyor. Hareket noktasını kimi zaman üzerindeki kan lekeleri hâlâ görülebilen bir harita kimi zaman Çanakkale'deki bir eskiciden bulunup satın alınmış ve üzerinde sahibinin adı yazan bir matara kimi zaman da Mustafa Kemal'in kendi el yazısıyla kaleme alınmış bir emir oluşturuyor.