Geçirdiği rûhanî seyrin amacı Hz. İbrâhim'in gökler/rûh ve yer/nefs zâhir ve bâtın hakkında yakîn sâhibi olmasını sağlamaktır. O "Ben Allah'tan başkasına ilâhlık yakıştıranlardan değilim" diyerek yüzünü Fâtır'a yani "her ân yeni bir şe'nde" olan Allah'a çevirir. Böylece ona göklerin ve yerin melekûtu/gizlilikleri gösterilir. Zira Tevhîd/Hakîkat Bilgisi'nin çeşitli mertebeleri vardır. Önceleri gerçek bir yıldız gibi bir doğar bir batar idrâkimizde. Sonra Ay sonra Güneş gibi daha uzun ve etkili aydınlanmalar olur. Öyle bir gün gelir ki artık bu idrâk hiç kaybolmadan devamlı bizi etkisi altında tutar. Bu idrâkin zindeliği her dem devâm eder.
Hz. İbrâhim'de bu idrâk de dâhil bütün a'râzın idrâki de silinmiş tüm varlığı ile kendini bütün bu görünenin ardındaki Hakîkat'e teslim ederek O'nun Zât'ının ummanında şu kelimeleri terennüm ederek bir katre gibi yok olmuştur: "Ey kavmim! Ben her ne olursa olsun sizin Hakka şerik/ortak kıldığınız şeylerden uzağım. Çünkü Hakk'tan başkasının varlığı yoktur. Bu kadar hakîkatlerin tecellîsinden sonra Hakk'tan başkasına varlık isnat etmekle müşrik olamam. Ben yüzümü/özümü Zât-ı Hakk'a çevirdim. Her türlü mâsivâdan uzağım; kendi varlığımdan bile geçtim. Bu hâlimle rûh göklerini ve nefs yerlerini var eden Zât-ı Hakk'a teslim oldum. Artık O'nun vechinden gayri her şey'in helâkte olduğunu ilme'l-yakîn ayne'l-yakîn ve hakka'l-yakîn idrâk etmiş olanlardanım."
Sonunda ise hem kesrette Vahdet'i hem Vahdet'te kesreti idrâk edecek bir mârîfete ulaşmıştır. Söz Hz. İbrâhim ve ona uyanların duâsıdır: "Ey Rabbimiz! Sana güveniyor ve Sana yöneliyoruz: Çünkü bütün yolların varışı Sana'dır. Ey Rabbimiz! Bizi hakîkati inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı yapma. Ve günahlarımızı bağışla. Çünkü Sensin tek Kudret ve Hikmet sâhibi!"