Ucu bucağı görünmez bir hayatın içinde bazen debelene debelene yaşarken biraz itmiş biraz yitirilmiş; sakladığımız taşıdığımız her şeyde hâlâ umut var. Her sabah tazelenmiş uyansak da hayata yirmi dört saat öncesinde ne yaşadıysak o yeni yirmi dört saate istemeden de olsa ekleriz arta kalanları. Yeniye biraz kapalı ama biraz da özlemli hep bir adet daha fazla bir "acaba"yla kendimiz olmaya çalışırken tatlı bir tebessümle bakarken aynada yüzümüze yüzümüzü yıkar durular gibi durulamak istediğimiz olmasını isteyip de olamayan ne çok şey var. Söyleyemediklerimizin incecik sızısı beklentilerin hep ertelenmiş yarını sanmadıklarımızın gölgesi kaya gibi dursa da arkamızda zamanla santim santim aşınan değerlerimizin ıssızlığı hangi şehirde hangi çatının altında olursak olalım avuçlarımızdaki çizgiler ardımızda kalanlar önümüzde uzanan günlerin sayısı hep başka başka olsa da tek bir cümleyle bağlanıyor aslında bütün başkalıklarımız...
"İstemeden yaşadığımız ne çok şey var..."