Onlar her aşkın çarpan yüreğine hazır... Ve her karanlık sokağın belasına nazır adamlardı... Yağmurlarda misket oynayan esmer yüzlü çocuklardı... Mahallemizde sapansız ve Azrail'in gözünde hesapsız bir şarkıydılar...
Çalınmayınca sözleri küstüler... Ve bir akşamüstü bir başka mahalleye gittiler... Ve ben şimdi ne vakit o mahalleden geçsem... Bilirim... Bir yalnızlık beni onlara söyler...
Uyandığınızda sizi heyecanlandıracak tek bir öykünüz yoksa eğer; adı ''yaşamak'' diye öğretilen bir tabutlukta yaşıyorsunuz demektir. Gözleriniz başınızdaki tavan kadar soğuk bir halde yataktan kalkarsınız. Hep başkalarının istediği yaşam için hazırlanıp çıplaklığınızı; kıyafet parfüm ve arabanızın anahtarlarıyla süslersiniz. O kadar çok süslersiniz ki; kendi kokunuzu unutursunuz...
O tabutluktan çıkmak için; aşık olmak hatta çok daha iyi yaşam koşullarına sahip olmakta isteyebilirsiniz. Ama hayatınıza renkler sunacak düşleriniz sizi çoktan terk etmiştir. Modern besili bir organizmadan başka söz ve hükmünüz kalmamıştır...
İşte plaza hıyarlığı böyle bir şeydir...