Gelin damat evine girerken durdu. Evin damına önceden çıkıp bekleyen kaynata üçe bölünmüş elmayı gelinin ayağına attı. Köylüler alkışladılar.
Ayşe Mediha' ya sordu bu üçe bölünmüş elma işini.
--Ay bilmem ki şekerim. Bizim düğünlerde hep olur. Kaynata damda elmayı hep üçe böler gelinin ayağına atar. Adet işte...
Ayşe:
--Paris dedi.
Mediha bu "Paris" lafına anlam veremedi. Zaten biraz sonra kızının peşinde kaybolup gitti.
Nifak tanrısının davet edilmediği şölene üzerinde "en güzel tanrıçaya" yazan bir elma göndermesi tanrılar arasında kavgaya neden olmuştu. En güzel tanrıçayı seçmek için dünyanın en güzel erkeği Paris bulunup getirilmiş. Paris de elmayı Afrodit'e verince yıllarca sürecek olan Truva savaşları başlamıştı. Çünkü güzellik iddiasındaki diğer iki tanrıça kırılmış kalplerini savaşcıların kanlarıyla yıkayacaklardı.
Paris'in akıl edemediğini bu dağ köylüleri akıl etmiş savaş olmasın diye elmayı üçe bölmüşlerdi. Ah bu köylüler savaşlardan ne çok çekmişlerdi. Savaş kötüydü. Elma üçe bölünmeliydi.