Dünya üzerinde neredeyse her kültürün her bölgenin bir tufan efsanesi var. Bir sürü buz devri geçirmiş yaşlı dünyamız için bu çok normal olmalı. Hüseyin Emre Coşkun da bizim için bir tufan öyküsü kaleme almış. Hz. Nuh ve Gılgameş merkezli olmasına rağmen daha önce böyle bir tufan versiyonu okumadınız. Genç yazar kendine has bir anlatım ve yöntemle insanlık tarihinin en popüler su baskını öyküsünü yeniden kuruyor ve bizi hayret ettiren bir sonla noktalıyor.
Nuh'suz Tufan - Peygamberin Gözyaşları kurgu itibariyle felsefeci soylu ve zengin Abraham'ın Halk Kütüphanesinde kırmızı kapaklı kalın ciltli bir kitap bulmasıyla başlıyor. Kendisi bu kitap sayesinde ölümsüzlüğe kavuşacağı hayalleri kurarken olaylar onu çok aşan bir şekilde gelişiyor. Yazar okuru şaşkınlık luna parkında atlı karıncaya bindiriyor ve aranan hedefi ölümlüler için elle tutulur hâle getiriyor.
Mitolojik öykülerle kutsal metinlerin şeffaf paralelliliği kitabın anlatımının bence en başarılı yeri. Böylelikle çok bilinenle hiç tahmin edilemeyen kol kola yürüyor. Bu teknik okura sayfaları çevirirken hız veriyor.
Hüseyin Emre Coşkun'un bu öyküsünü ikinci okumamda ilk okuduğumda da fark ettiğim şeyi yeniden fark ettim. Yazar hayalgücüyle binlerce yıl önceki ortamı gayet iyi ve görsel bir şekilde yansıtmış. Mitolojik öykü ve kutsal metinlerden hareketle gelişen serüveni sakin ve rahat anlatımıyla modern bir tarihi romana dönüştürmüş.
Daha nice kitaplara Hüseyin Emre Coşkun...
Sadık Yemni