Son yıllarda adından sıkça söz ettiren Ahmet Büke sıradan insanların içdünyalarını yürek burkan bir incelikle anlatan öykülerin yazarı.
Kurt indi. Tek başına. Arka ayağında duman rengi bir akıtma. Alnından gözüne inen siyah lekesiyle kurt indi çok uzakta bir yerde. Havayı derin derin kokladı. Yanık kokusunu takip etti. Et ve kemik çekti onu. Koşmayacak kovalamayacak bir avı. Ne sürüden geri kalmış kocamış bir koyun ne yılkı ne korkmuş bir tavşan. Pıhtısından donmuş çatlamış kan.
Ahmet Büke delilerin akıllılardan anıların yaşanan zamandan daha muteber olduğu küçük bir Ege kasabasında doğdu. Yaşlı teyzelerin manifaturacıların geceyi örten cevizlerin genç karıncaların alıngan derelerin incirin ve zeytinin sofrasında büyüdü. Onlara olan borcunu ödemek için on yıldır öyküler yazıyor. Edebiyatı kimsesizlerin kimsesi olarak görüyor. Büke yeni kitabı Cazibe İstasyonu'nda kalemiyle çizdiği coğrafyayı biraz daha genişletiyor; daha iyi bir dünya umuduyla...