Ayrı dünyalar ve ayrı hülyalar bir yerlerde kesişir; birbirine değer birbirini ezer ya da yüceltir.
Çok sevdiğimiz bir kokuyu bile hissetmeyiz bazen. Bazen de bir nargile dumanı yeni ve sisli bir ufuk açar önümüze; şimdiki zaman geçmişle harmanlanır.
Kendimizi rahatlatmak için kurduğumuz o müthiş soru iç dünyamızda çalkalanıp durur: "Eğer kararları biz vermiyorsak yaptıklarımızdan nasıl sorumlu olabiliriz?"
Şairin dediği gibi bizi 'yakıp yıkan bir nazar' ve 'kaderin üstünde bir kader' mi vardır?
Ak ile kara kadar farklıdır beklentilerimiz:
O delikli kayanın ötesinde hazine varmış... Kredi almanın püf noktaları varmış... Bu memlekette güpegündüz adam kaçırılırmış... Bu işler telefonda konuşulmazmış...
Çoğu zaman o içindeki enerjinin aslında kendisi olduğunu bilir insan. Kalbinde ona doğruları söyleyecek ikincil bir mekanizmayı arar durur.
Bu romanda varlığın ve yokluğun bekleyiş içerisinde sorgulanan bir aşkın değişen sosyal ve ekonomik yapımızın tarihini okuyacak kendinizi bir iç yolculuğun ortasında bulacaksınız.
Kaderi kimin şekillendirdiğini yeniden düşünecek ve hayat için verdiğiniz kararları sorgulayacaksınız.
Kayıp Renk hayatın sorular kadar cevapları da içerdiğine inananların öyküsü...