Nereye dokunsam avuçlarıma yıkılıyor şehir
anahtarı yitik kapılar açılıyor içime
iniyorum firuze bir atlasın sırrını taşıyan merdivenlerden
her basamak suda hasret içen turnagöçü
alagecede gün gözleyen pusulam kırık
kayboluyorum labirentimde
şakağımda gelinhavası
sendeleyerek giriyorum sürgün hüznünde odalara
yakıyorum ışıkları
bulamıyorum sesimi
yokum...