18. yy. İstanbul'u iki ayrı dünyaya ev sahipliği yapıyordu. Bir yanda ışıl ışıl aydınlatılan bir şehir... Sokak merasimleri... Dünyanın dört bir yanından gelen çeşit çeşit laleler... Savaş meydanlarında çarpışmaktansa laleler ile ilgilenmeyi tercih eden ince ruhlu bir sultan... Ve sultanın etrafında toplanmış keyfine düşkün bürokratların saray ve köşklerde geçen hayatı... Kısacası zevk-u sefa ve Lale Devri'nin dillere destan eğlenceleri...
Diğer tarafta saklandıkları küçük dünyalarında kimseye fark ettirmeden hayatlarını devam ettiren İstanbul'un yoksul halkı ve can korkusu... Bir türlü dile gelmeyen sessiz bir öfke... Derinden derine kalplerde büyüyen muazzam bir hoşnutsuzluk...
Bu iki dünyayı birbiriyle buluşturan sıradan bir esnaf olan Patrona Halil'in başlattığı halk ayaklanması olacaktı. İsyanın öncüsü ruhunun derinliklerine gizlenmiş hükmetme ihtirasını ilk fırsatta açığa serecek ve karşısına çıkan tüm engelleri birer birer aşarak imparatorluğun tek hakimi konumuna yükselecekti. Yeni bir dünya kuruluyordu artık. Ayaklar baş oluyor hükmedilenler hükmetmeye başlıyordu. Ne var ki güzeller güzeli sevgilisi Gülbeyaz'a yapılanların öcünü almak için çıktığı bu yolda hiç kimsenin beklemediği kadar büyük bir güç elde eden Halil'i aynı ölçüde büyük bir trajedi bekliyordu.
Gerçeklikle kurguyu buluşturan Maurus Jokai bir yandan renkli anlatımıyla bir döneme tanıklık ederken diğer yandan Lale Devri'ne son veren büyük halk isyanının gerçekçi bir portresini çiziyor.