Dinsel inanç bizi hayatı daha derinden keşfetmeye ve değerlendirmeye yönelten zihinsel bir sıçrama tahtası mıdır yoksa zihinlerimizi akla ve kanıtlara kapayan zihinsel bir hapishane mi? Veya ikisi de değildir de yalnızca inancın kullanımı ya da kötüye kullanımı mı söz konusudur?
Hayatın hemen her yönü cinsellikten sanatsal yaratıma uzun süre acı çekmenin ya da yakınlarını yitirmenin yol açtığı duygusal travmadan doğanın olağanüstü güzelliği karşısında içimizden gelerek söylediğimiz sözlere hayata ilişkin dinsel bir yorum kurabileceğimiz bir hammadde haline gelebilir.