Elimize herhangi bir "Felsefeye Giriş" kitabı aldığımızda bu kitabın aslında felsefi meselelere giriş olarak tasarlandığını görebilirsiniz. Bu çalışmalarda "felsefe nedir?" sorusu ile yola çıkılıp varlık bilgi değer gibi konularda bir çok eğilimden; yaklaşımdan ve isimden sözedildiğini görürsünüz. Kitabı bitirdiğinizde aklınızda birçok akım bir çok eğilim bir çok isim kalmıştır ama "felsefe nedir?" sorusu hala boşlukta ve sallantıdadır. Çünkü bu çalışmalarda felsefenin ne olduğu probleminin ele alınmasından çok felsefenin kimi meseleleri dile getirilmiştir.
"Felsefeye girmek" ifadesi de meramı anlatmada yeterli bir ifade değildir. Sadece bu ifadenin bile felsefenin yanlış anlaşılmasına hizmet ettiği söylenebilir. Örneğin felsefenin sadece kitaplardan öğrenilecek bir şey olduğu yanılsamasına kapı açabilir. Bu yüzden Felsefeye Giriş ya da Felsefe Tarihi adı taşıyan kitapları kimi zorunluluklarla elde tutsak da aslında bu tarz kitapların ne felsefi anlayışa ne de felsefenin anlaşılmasına çok önemli katkılar sunmaları mümkün gözükmemektedir. Hatta belki felsefi anlayışa ilişkin kimi önyargıların oluşmasına bile zemin hazırladıkları söylenebilir.
Bu çalışmamızda da yer yer ele alacağımız gibi bu ülkede felsefi düşünce diye öne çıkarılan uğraşların bir geleneği yoktur.
Sadece Batıda üretilen kimi felsefi özellikle teolojik çalışmaların şerh ve haşiyesinin ötesine geçemeyen çoğu kere alabildiğine yüzeysel ve herhangi bir hedef taşımayan çalışmalar bu ülkede felsefe yapmanın görünümünü oluşturmaktadır.
Bu kitabımızda biz felsefe meselelerini tartışmaktan ziyade felsefenin ne olduğu noktasında bir çerçeve çizmeyi felsefenin hangi temel zemine sahip olduğunu göstermeyi deneyeceğiz.