Bize çocukluğumuzda verilen öğütler hep Kaf Dağı gibi uzaktaki bir masal diyarından gelirdi sanki. Örnekler insanların seçilmişleri; Peygamberler veliler ya da geçmişte yaşamış yüce kişilerdi. Onların manevi fistanlarını kendi dar kılıflarımıza sığdıramama bahaneleri artırdıkça artırdı hal ehli ile bizim hallerimiz arasındaki mesafeleri. Bizim gibi bizden biri bizim çağımızda bizim yaşadıklarımızla bizim çorak iklimimizden başka bir hissiyatla yaşayabiliyorsa; işte o zaman dönüp bakabilirdik ancak kendimize.
Bu kitapta konuşmaya başladığımız anda ardımıza bıraktığımız o göz bize yeniden "Buradayım" diyor. Üstelik bunu bizimle çağdaş arkadaş dost ahbap birinin kaleminden söylüyor.