Roman başkahramanın çocukluğundan beri görmediği köyüne dönmesiyle başlar. Erzurum'a bağlı olan küçük köy etrafı yüksek sıra dağlarla çevrili bir çukurun ortasındadır ve çorak arazi kar yağdığında beyaz bir çöle dönüşmektedir.
Selim köyde virane haldeki eski evine yerleşir. Niyeti arazilerini satıp dönmektir ancak kar yüzünden mahsur kalır ve bazı krizler geçirmeye sanrılar görmeye başlar; bu sanrıların fiziksel yansımaları da vardır. Krizlerin ortak paydasıysa cılız çıplak bir erkek çocuktur ki o çocukluk arkadaşı Murat'tır. Diğer bir eski arkadaşı Recep'in tacizleri işkenceye dönen bu krizler Selim'i gittikçe saldırganlaştırır...
Beyaz Çöl koynundaki esirleri iki gün üst üste mezarlığa gönderir. Taze ölülerinin mezarlarından çalındığını öğrenince bir avcı grubu oluşturup pusu kurarlar. Ancak işler hiç de umdukları gibi gitmez... Artık düşündükleri tek şey vardır: Beyaz Çöl' ün ortasındaki bu savaştan canlı çıkmak!
Köyü kuşatıp insanları mezarında bile rahat bırakmayan şey ne? Hayatta kalabilmek için neleri göze alabilecekler? Ve Selim krizlerinden gerçeğe yansıyan izlerin sırrını çözebilecek mi?
Beyaz Çöl fantastik edebiyatı Anadolu kültürüyle harmanlayıp türün hayranlarına yepyeni korkular sunuyor.