Kenan "garplılaşmayı" "medenileşmeyi" sadece ve sadece şekil şartlarına indiren "kendi gerçeği ve halkına uzak" ve bu yanıyla "karikatür" bir gençtir. Modern bir evlilik yapmasına rahat ve mutlu bir hayat geçirmesine rağmen Kenan'ın gönlü bir fahişeye Vuslat'a kapılır. Vuslatla metres hayatı sürdüren Kenan bu uğurda eşinden boşanmak işinden ayrılmak ailesiyle bozuşmak ve hatta çıldırmak noktasına kadar gelir.
Romandaki "umumhane"ye baskın sahnesi Türkiye toplumunun "linç kültürü geleneğinin" köklerine dair "folklorik" malzeme sağlıyor. Bıçkın delikanlıların mahallenin hacı-hoca takımı tarafından nasıl yönlendirilebileceklerini gözler önüne seren bu baskın günümüzde dahi görüp yaşamak zulüm ve acısına şahit olduğumuz bir Türkiye gerçeği...
Tebessüm-i Elem "tüm" İstanbul'da geçmekle beraber Kadıköyü Fenerbahçesi Kurbağalıdere Heybeliada gibi Anadolu yakasının gözde bölgeleri romanın merkezinde yer alıyor.