Kitapta çini ve mozaiğin tarihsel serüveni derinlemesine anlatılıyor. Buna göre çininin süsleme sanatı olarak yaygın bir şekilde kullanılmadığı yıllarda mozaik ön plana çıkıyor. Roma döneminde mozaikle süsleme sanatı oldukça yaygınlaşarak evler sokaklar ve hatta kaldırımlar da mozaik ile süslenmeye başlanıyor. Yine o yıllarda mozaik ustalarının vergiden muaf tutulması da kitapta verilen ilginç bilgiler arasında yer alıyor.
Türk- İslam sanat eserlerinde de kullanılan mozaik ilerleyen yıllarda yerini çiniye bırakır. Selçuklu dönemi mozaikleri ile Osmanlı dönemi sırlı çinileri birleşince ortaya geleneksel Türk sanatı olan çini çıkar. Roma dönemi dini ritüellerinin ve ikonalarının mozaiklerle duvarlarına tasvir edildiği Ayasofya müzesinin Osmanlı döneminde duvarlarının çini sanatı kullanılarak Kabe ve Medine tasvirleri ile süslenmesi de kitapta aktarılan anekdotlar arasında bulunuyor.
Mozaiklerin Kariye Ayasofya Pammakaristos Studios Aya İrini gibi birçok dini yapıda süsleme sanatı olarak kullanıldığının vurgulandığı kitapta çember çeviren deveye binen ya da hayvanlarla ilgilenen çocukların tasvir edildiği o dönemin sosyal hayatına ilişkin ipuçları veren mozaiklerin de bulunduğu anlatılıyor.
Kitapta kiliselerde mozaik olarak kendini gösteren süsleme sanatı Osmanlı döneminde çini olarak ortaya çıkıyor. Kırmızı yeşil koyu mavi ve zaman zaman da siyah olarak kullanılan çini bazı camilere çok yoğun olarak yerleştirilirken bazı camilerde sadelik göze çarpıyor. Dönemin en ihtişamlı ibadethanelerinden olan Süleymaniye Camisi'nde çinilerin çok sade bir şekilde kullanılarak bu şekilde yapının güzelliğinin çinilerle gölgelenmesinin önüne geçilmek istendiği aktarılıyor.
Kitapta yer alan görsellerde dönemin çinicilik anlayışına dair ipuçları yer alıyor. Camilerde kullanılan çinilerde ağaç yaprak gül lale ve sümbül ilk sırada yer alırken Kâbe Medine Arafat gibi tasvirlere de rastlamak mümkün. Çiçek desenlerinin ağırlıklı olarak yer aldığı ve Türk çini sanatının güzel bir örneği olan Sultan Ahmet Camisi'nde elliden fazla değişik figür ve 21 bin adet çininin kullanıldığı da kitaptan edinilecek bilgiler arasında bulunuyor.
Kitapta cami türbe hamam gibi mekanların dışında da çinilerin kullanıldığına dikkat çekiliyor. Çapa Öğretmen Okulu'nu süsleyen çiniler örnek gösteriliyor. O dönemde çininin yüksek bir sanat olmasının yanı sıra eğitim ve iş hanları gibi çok sıradan binalarda da kullanıldığı ve tüm toplum tarafından benimsendiği vurgulanıyor.
-''İnsanlık tarihi kadar eski iki kadim sanattır çini ve mozaik''
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş kitabın takdim yazısında İstanbul'un tarih boyunca medeniyetlerin buluşma noktası olduğunu vurguladı.
Yalçıntaş ''İnsanlık tarihi kadar eski iki kadim sanattır çini ve mozaik. Çini yüzeyinde sadece el sanatlarının motifleri sırlanmaz. Aynı zamanda döneminin tarihi gelenek ve kültürü de sırlanmıştır. Mısır'ın gizemi Mezopotamya'nın münbitliği İran'ın estetiği Girit'in kültürel zenginliği hep çinide hayat bulmuştur'' ifadelerini kullandı.
Yalçıntaş İTO olarak İstanbul'un ayrıntılarda kalan iki zenginliğini gün ışığına çıkartmak istediklerini belirterek şu görüşleri ifade etti:
''Birçok kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul mimariye çok farklı boyutlar kazandıran çini ve mozaiğin de en önemli merkezidir. 'İstanbul;un Renkli Hazineleri; isimli kitabımız İstanbul'un sadece günümüzün değil tüm zamanların başkenti olduğunu gözler önüne seriyor.''