Melek çok güzel bir kadın...
İyi bir evlat...
Babasının prensesi...
Melek iyi bir sevgili olmaya çalıştı...
Murat onu aldattı...
İyi bir eş olmaya çalıştı...
Hasan onu hem üzdü hem canını yaktı...
Umut gökte göz kırpan bir yıldıza benzer ne gerçekten aydınlatır dünyayı güneş gibi ne de kör karanlıklarda bırakır denir ya Melek bu umudun ardına düştü.
Ve Düşen Son Melek oldu.
Çıplak olmak... Çıplak olmak kurallara karşı gelmekti saklanmaktan hayatın karşısında çaresiz ve edilgen olmaktan kurtulmak demekti. İsyan ediyordu çırılçıplak soyunduğunda her şeye; cinselliğini kadınlığını çaresizliğini örten o simsiyah giysilerden kurtuluyordu. Saklı gizli başkalarının gözlerinden uzak sadece o organı içine kabul etmek için yapılan cinsellik ritüelinin parçası olarak değil isyan etmek için çıplak kalmaktı bu. Rüzgar bedeninde dolaşırken tanrının kutsamasıydı bu; elbette tanrı varsa ve yarattıklarını gözlüyorsa... Mahrem yerlerine konan zırhların paramparça edilmesiydi bu. Güzelliğinin kadınlığının gücünün ilan edilmesiydi. Tüm erkeklerle olan savaşıydı bu. Güçlüydü Melek suyun üzerinde yürürken bedenine saplanan ve canını acıtan organı tek eliyle tutup çıkartmıştı savurup atmıştı onu. Bir daha Hasan tarafından iğdiş edilmeyecekti. Kimse ona o suyun üzerinde yürürken güç bulmuşken özgürken istemediği bir şeyi yaptıramayacaktı.