Hiçliğin dilsiz boşluğuna terk edilmiş birçok canlı-cansız varlığa "dil" olmuş renkli ve zengin şiirsel yazı denemelerinin yanı sıra Aşk'ın yaşamın elzem yangını olduğunu vurgulayan anlatı biçimiyle de tek kelimeyle sarsıcı bir kitap. İnsanın zihnini sorgulamalarla esir alan sözcükler sonrasında sizi düşsel yolculuklara çıkaran cümlelere bağlıyor. Öyle ki insanı derin kurgusuyla şaşırtan ve imge sağanağıyla da büyüleyen bir dil'in düzlemine sürüklüyor sizi Hıdır Işık
Cezmi ERSÖZ
Sözcüklerin değil sözlüklerin bile anlatmak istediklerimize yetmediğini duymak önemlidir ama nasıl da canımızı yakar. Yazı mesleğinin acemisiyiz yüreğimizden taşan duyguların adını hemen koyamıyoruz bir anda. Sözcükler şekillenirken birbirini itiyor elimiz yetişemiyor hızına genciz ve kimse sormamış ne düşündüğümüzü bugüne dek. Sözcükler yetersiz kalıyor. Her soluk bir harf olmalı "Boşluğun Kalbindeki Aşk" kitabındaki deneme yazınlarında olduğu gibi. İşte ancak o zaman yeter anlatmak istediğimize. Boşluk mu çevrem? Nedir bu acıklı cıvıltı? Konuşan kim? Yoksa dilimin o iki yaralı serçesi mi: biri anne biri baba; öyle değil mi ey ömrümü kayıp bir mutluluğu aramaya sermaye biçmiş hayat? Bombaların kurşunların ördüğü korku ağının derininde acıyı soluyarak büyüyorum. Büyürken bildiğim tüm oyunları savaşın o dipsiz karanlığındaki hiçlikte kaybettim. Sanki çocuk ömrüme büyük bedende bir hiçlik gömleğinin giydirildiği derin bir yolun kanla biten sonundayım. Kurtulmak istiyorum bir canlının soluk alma isteğiyle ama her çırpınışım şahdamarıma yakın bir yerdeki boşluğa düşüyor.
Sennur SEZER