İş hukukunda asıl olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması olmakla birlikte belirsiz süreli iş sözleşmelerinden sonra en yaygın karşılaşılan iş sözleşmesi türü belirli süreli iş sözleşmeleridir.
Sanayileşme olgusu ile birlikte işçi ve işveren kavramları ortaya çıkmış böylece iş hukukunun tarihsel süreci de başlamıştır. İş hukukunun tarihsel seyri içinde başlangıçta tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereğince herhangi bir sınırlama olmaksızın belirsiz ya da belirli iş sözleşmeleri kurabilmeleri serbest iradelerine bırakılmıştır.
Sözleşme serbestisi ilkesi çağdaş hukuk düzenlerinde 19. yüzyıldan bu yana uygulanan temel bir ilkedir. Sözleşme serbestisi ilkesi kişilerin bir sözleşme yapıp yapmamakta diledikleri kimseyle sözleşme yapmakta ve yapacakları sözleşmenin bir şekle tabi olmaksızın içeriğini istedikleri gibi düzenlemekte serbest olmalarını ifade etmektedir. Burada temel amaç eşit tarafların serbest iradelerinin karşılıklı uyuşmasıdır.
Toplum ilişkilerinin düzenlenmesinin önemli ve vazgeçilmez bir aracı olan sözleşmelerin serbesti ilkesi çerçevesinde kurulmasına tarihsel süreçte bu ilkenin ekonomik ve sosyal yönden güçlü konumda olanlarca kötüye kullanılması sebebiyle hukuk düzenleri tarafından müdahale edilmiştir. Çağdaş hukuk düzenleri hakkaniyete uygun ve hukuken meşru bir zeminde kullanılması gereğinden hareketle sözleşmeler hukukunun esası olan sözleşme serbestisi ilkesini belli ölçülerde sınırlandırmışlardır.
İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerde de Avrupa?da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime uygulanarak buhar gücüyle çalışan makinaların makinalaşmış endüstriyi doğurması ile başlayan sanayi devrimiyle birlikte sanayileşme hareketlerinin dünya çapında büyük bir hız kazanması ve buna bağlı olarak işyerlerinde çalışan işçilerin toplumun büyük bir kesimini oluşturması beraberinde bir takım yeni sorunların ve sosyal çatışmaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunların ağırlıklı noktasını sözleşme serbestisi ilkesinin işçiler aleyhine kullanılması oluşturmuştur.
Gerçekten de sanayi devrimiyle birlikte büyük sermaye birikimi yapan işverenler sahip oldukları gücü daha zayıf konumda olan işçiler aleyhine kullanmışlar sözleşme serbestisi ilkesine dayanarak işçileri çok düşük ücretlerle uzun çalışma sürelerine mahkum etmişlerdir. Sanayi alanındaki önlenemez gelişmeyle birlikte işçi kesiminin giderek toplumda büyük bir kitle oluşturması ortaya çıkan sorunların da bir an önce çözülmesini zorunlu kılmıştır.