2004 Yerel seçimlerinin ardından Türkiye kentlerinin tamamı fakat özellikle de metropol kentleri "kentsel dönüşüm" kavramıyla ifade bulan bir furyanın sahnesi haline geldi. Kentlerin neoliberalizme teslim edilişinin mekânsal ifadesi olan kentsel dönüşüm operasyonları kenti gayri-insani bir olgu olarak ele almakta ve gayri-insanileştirmekte. Kent yoksullarını temizlenmesi gereken fazlalıklar kentli orta sınıfları ise mülkiyet arzusuyla köleleştirilecek tüketiciler olarak kavrayan kentsel dönüşüm mantığı ekonomik değeri toplumsal olanı yıkarak büyütüyor. Ankara uzun bir süredir kent yönetiminin kent halkının talep ve ihtiyaçlarını yok sayan otoriter bir biçimine mahkum. Bu otoriter yönetim anlayışının kentsel dönüşümü de zorbaca bir tarzla hayata geçirmesi şaşırtıcı olmadı. Şaşırtıcı olan bu zorbalığın kamuoyunun uzun yıllar sonra gecekondu halkının maruz bırakıldığı şiddete gözünü açacak bir direnişle karşılaşması oldu. Dikmen halkının hem örgütlenerek kendi derdini anlatmaktaki başarısı hem de muhalif bir toplumsal aktör olarak Ankara kentsel siyasetine katılması başka türlü bir kentsel hayatı arzulayanlar için taze bir nefesti. İşte bu nefesi hem belgeleyen hem de onu tazeleyen bir çaba elinizdeki çalışma. Çalışmanın başlığını oluşturan "Orada Hayat Var" ifadesi bir yandan kentsel dönüşüm denilen operasyonun nesnesinin boşluk olmadığını hatırlatıyor bizlere. Söz konusu olan sosyal bir çevrenin yok edilişidir; yaşamdır dönüştürülen. Ve kendi yaşamlarının öznesi olan kentlilerin yaşam koşullarının kendilerine sorulmadan dönüştürülmesinin başka öznelerin kurguladığı operasyonların nesnesi kılınmalarının ne denli adaletsiz olduğunu hatırlatıyor bize bu ifade. Ama daha fazlası da saklı "Orada Hayat Var" cümleciğinde. Çünkü bu ifade bir yandan da 1968 Paris'inin meşhur sloganlarından birine kaldırım taşlarının altında kumsalın gizli olduğunu hatırlatan slogana akrabadır. Metropolün boğucu kasvetli koşturmacaya mahkum yalnızlaştırıcı devinimi içinde bu devinimin dışına çıkmanın özgürleştirici bir kentsel yaşamın olasılığını hatırlatır bize "Orada Hayat Var"; bir anlamda asıl hayat orada var çünkü. Kenti sarıp sarmalayan bizleri tektipleştiren hayhuy içinde otobüs sıralarında banka kuyruklarında trafik ışıklarında harcadığımızın "zaman" değil "ömür" olduğunu başka bir kentsel varoluşun mümkün ve gerekli olduğunu hatırlatır. Barınma hakkına sahip çıkan halkın bir kentsel deneyime dönüşmüş bulunan mücadelesi kent mekânının ve kentsel yaşantının metalaşmasına karşı bir direniş niteliği taşıyor. Yukarı Dikmen Vadisi'ni ziyaret ettiğinizde insanı özgürleştiren bir havayla karşılaşacak olmanız işte bu yüzden. Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğrafçılar Atölyesi'nin iki yıllık bir çalışma dönemi içinde gerçekleştirdiği "Orada Hayat Var" belgesel fotoğraf çalışmasını direnen Vadi halkının mücadelesini tarihe not düşüren bir belge olarak sizlere sunmaktan mutluluk duyuyoruz