"[Sait Faik'e] geceleri sinemalarda rastlardım. Tanışmazdık.
Sinemanın ön sıralarına oturur koltuğuna iyice gömülürdü.
Koyu yeşil bir pardösüsü çok dar kenarlı kafasının biraz üstünde kalan kahverengi bir şapkası vardı. Sinema dönüşü dalgın Beyoğlu'nun gece yarısı kalabalığına dalar çeker giderdi. Sinemada bulunanlar arasında bu gedikli birinci mevki müşterisinin yazısını okuyan var mıdır acaba diye çok düşünmüşümdür. Kuşkusuz yoktu. Sait Faik edebiyattan hoşlanacak bir okur topluluğunu hazır bulan talihli yazarlardan değildi. Okurunu yetiştiren eğiten okuruyla birlikte oluşan bir yazardı. Gerçek talihinin de bu olduğu söylenemez miydi?"