Bireysel hak ve özgürlüklerle tanımlanmış "modern" batı demokrasilerinde cemaat tipi örgütlenme ile topluluklarını somut ve görünür kılan etnik ve dolayısıyla azınlık grupların taleplerinin her geçen gün arttığı ve hatta hızla yükseldiği bir dönemde Türkiye'de somut oldukları halde bu tür talepleri olmayan bir grubun analizi kuşkusuz oldukça açıklayıcı olacaktır. Taleplerinin yüksek sesle olmaması kuşkusuz herhangi bir taleplerinin olmadığı olmayacağı sonucuna bizi götürmemelidir. Öncelikle "itibar" edilmek istedikleri ve dahası birçok noktada "itibarlarının da iade edilmesi" konusunda gittikçe bir hareketlenmenin varlığı gözlenmektedir. Çingene sözcüğü ve kavramının özellikle tarihsel anlamda doldurulmuş içeriğinin insanlarda bırakmış olduğu negatif etki kuşkusuz rahatsızlık yaratmaktadır. Çingene kavramı son zamanlarda yerini artık daha çok kullanılmaya başlanan "Rom" "Roman" kavramlarına bırakmaktadır. Kavramdaki dönüşüm ve değişim ilginç biçimde grubun sivil toplum organizasyonu olarak demokratik toplumsal yapıda yerini alması biçiminde değerlendirilebilir. Kısaca Çingene terimi her geçen gün yerini "Roman" tanımı ve tanımlamalarına bırakacak terim tarihsel olarak yeni içeriği ile donanırken toplumsal yapımız içindeki konumlarıyla hak ettiklerine inandıkları konumları arasında ki çarpık ilişki de düzelecektir. Bu konuda daha duyarlı olunması için birçok ortak neden vardır. Bu nedenlerin başında hala kendilerini bu toplumun kurucu unsuru olarak gören Çingenelerin azınlık duygu ve politikası geliştirmemiş olmaları yatmaktadır. Aslında bu çalışmanın temel sıkıntısı bu satırlarda yatmaktadır. Ulusal ve çoğunluk söyleminde genel olarak Çingene olarak tanımlanan bir grubun kendisine "Roman" vurgusunu daha çok yapmaya başlaması bir başkaldırı olarak ele alınıp incelenmelidir. Sevgi ile bile kullanılsa Çingene ifadesi kuşkusuz çoğunluk söyleminin zaman zaman ona yüklediği farklı anlamlar nedeniyle kullanılamaz ve dahası konuya ilgi duyanlar için bile endişe konusu olabilir. Bu çalışmada her yazar kuşkusuz kendi çalışmasının sorumluluğunu üstlenmektedir. Bir editör olarak benim yapmaya çalıştığım ise sadece onları ilgi alanları çerçevesinde bölümler altında toparlamak biçiminde olmuştur. Kitabın başlığı ise aslında yukarıdaki satırlardaki endişeleri paylaşıp tartışacak biçimde tüm genç akademisyenlerin onayı alınarak konulmuştur. Bu kitap ardılı olacak çalışmalar için bir referans kaynak olmasının yanı sıra akademik anlamda yürütülecek derslerde de başlangıç kitabı olarak alanında şüphesiz var olan boşluğu dolduracaktır. Bu çalışma ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen "Yetmiş iki buçuk" millet ifadesindeki yarımı tama çevirmek amaçlanmıştır. Asırlardır konuşulmadığı için yarım kalan fikri kısmımızı tama çevirmek için elinizdeki çalışma bir nebze katkı sağlarsa ne mutlu bize.