Kim İl Sung 1930'larda Japonya'ya karşı Mançurya dağlarında gerilla mücadelesine başladığında en büyük emeli Kore'yi özgürleştirmek yabancı boyunduruğu altından kurtarmak ve emekçilerin iktidarını kurmaktı. Ancak Kim İl Sung İkinci Dünya Savaşı'nın ardından sözde özgürleşen Kore'nin büyük güçlerin arzusu çerçevesinde ikiye bölünmesiyle kuzeyde Stalin'in isteğiyle kurulan kukla rejimin kukla lideri olmuştu. Devrim bayrağı altında birleşecek olan Koreli kardeşleri şimdi "düşman kardeşler" haline gelmişti. Kim İl Sung'un en büyük ideali Kore'deki yabancı boyunduruğuna bir son vermek olmuşken şimdi kendisi Sovyet boyunduruğu altına giriyordu. Ülkeyi savaşa sürükleyerek Kore halkına yapılabilecek en büyük ihaneti yapmıştı. Tüm umutlarını bağladığı Stalin dâhi kendisine ihanet etmişti. Belirsizliğe doğru yol alan bir ülke haline geldi Kuzey Kore... Ve nihayet Kim İl Sung en kutsal değeri olan proletarya iktidarını oğluna bırakarak tarihte ilk komünist hanedanlığı da kurmuş oluyordu. Oğlu Kim Jong il de bu geleneği bozmayarak kendinden sonra halef olarak küçük oğlu Kim Jong-un'u seçti. Oysa Kim il Sung'un en önemli siyasi müttetiki Mao iktidarın babadan oğla geçtiği sistemleri feodalizmin karanlık kalıntıları olarak adlandırarak kınamıştı. Vatanseverliği ve sağlam devrimci karakteri ile tanınan Kim İl Sung'un oğlu Kim Jong İl ve torunu Kim Jong-un'a miras bıraktığı Kuzey Kore bugün uluslararası toplum tarafından halkına baskı ve şiddet uygulayan ve Şer Ekseni'nin bir parçası haydut bir devlet olarak anılmaktadır işte! Elinizdeki bu kitap bu komünist hanedanlığın tüm hikâyesini anlatmaktadır.