İskender babasından çok annesini severdi. Kendisini eski e yeni zamanların kahramanları arasında ayırt eden coşkusu ile duymadaki derin kudreti annesinden ona geçmişti. Görünüşü de buna uygundu: Keskin yürüyüşü kıvılcımlı bakışları geriye doğru uçan saçları ve sesinin kuvveti onun bir kahraman olduğunu belli ediyordu.
Daha sonraları baba ile oğulun arası açıldı. İskender annesinin babası tarafından ihmal edildiğini görüyordu. Filip Thessalia'lı dansözlerle Yunanlı odalıkları eşine tercih ediyordu. Hatta daha sonra kral memleketin asilailelerinden Attalos'un yeğeni olan Kleopatra ile evlenmeye karar vermişti. Düğün töreni Makedonya geleneklerine uygun olarak çok parlak çok gürültülü bir surette yapıldı. İçiliyor gülünüyordu. Artık herkes şaraptan keyiflenmişti. Tam bu sırada genç kraliçenin amcası Attalos yüksek sesle "Ey Makedonyalılar tanrılardan dileyin ki sizi onlar kraliçemizin kucağında takdis etsinler; memleketimize gerçek bir kral halefi bağışlasınlar!" gibi bazı sözler söyled. İskender de orada bulunuyordu. Şiddetli bir kızgınlıkla Attalos'a "Sence ben bir piç miyim günahkar küfürcü!" diye bağırdı... Ve şarap kasesini üzerine fırlattı...
İskender macera arayan hülya peşine takılan bir kimse olarak mı Asya'yı çevreleyen meçhul bir denize kadar bu kıtayı fethetmek düşüncesiyle sefere çıkmıştı. Yoksa ne yapacağını ne yapabileceğini kesin olarak biliyor muydu? Askeri siyasi planlarını buna göre yapmış nlemlerini buna göre almış mıydı? Başarılarını sırasıyla ve arkaya doğru inceleyerek bunların bir plan içinde birbirleriyle bağlı olduklarını meydana çıkarmak ve sonucu ispat olarak göstermek deneyinde bulunmak sözkonusu değildir. Asıl soru eserine başlamadan önce bunun olacağı hakkında kafasında bir fikir mevcut olup olmadığını ispat eden delillerin bulunup bulunmadığıdır..
Eski çağların en derin düşünürü ve İskender'in öğretmeni olan Aristoteles ona birçok kez öğütler vermiştir. Aristoteles ona Hellenlere karşı bir komutan (Hegemon) barbarlara karşı ise efendi olarak davranmasını Hellenere bir dost ve soydaş barbarlara da sanki bunlar hayvan ve bitki imişler gibi davranmasını önermişti. Düşünürün görüşüne göre bu ayrılık doğrudan doğruya doğanın meydana getirdiği bir ayrılıktır. Çünkü: "Avrupa'nn soğuk bölgelerinde oturmakta lan kavimler cesartelidirler fakat kafa ile çalışmaya ve sanat işlerine yatkın değildirler. Bundan dolayı onlar serbest yaşarlar fakat devlet yaşamına ve başkalarına hakim olma yetenekleri yoktur. Asyadakiler ise uyanık kafalı ve sanatlara elverişlidirler; fakat cesaretleri yoktur. Bundan dolayı bir hükümdara sahip bulunuyorlar kendileri de köledirler. İkisinin ortasında oturan Hellenlerin ise her ikisinde de payları vadır. Bunlar cesaretli oldukları kadar düşünme yeteneğine de sahptirleri Bundan dolayı Hellenler bir devlet halinde birleşirlerse bütün uluslar üzerinde egemenlik kurma yeteneğindedirler."